Eklenme Tarihi: 06/03/2019
Osmanlı Gelenekleri 1

Osmanlı kültüründe görülen gelenekleri toplardık bu sefer. Kimisi kulaktan kulağa, kimisi yazılı eserlerle bugüne gelen bu geleneklerden bakalım siz hangilerini duydunuz.

 

Cerr

Osmanlı Devletinde medreselerin yaz tatilleri Üç Aylarda verilirmiş. Ramazan ayına gelen zamanda, seçilen öğrenciler “Cerre çıkmak” diye tanımlanan görevle hem dini konularda halkı aydınlatır hem de pratiklerini geliştirirlermiş. Üstelik aldıkları ücretle harçlıklarını da çıkarırlarmış. İmparatorluğun farklı bölgelerine giden öğrenciler için cerre çıkmak bir nevi stajmış.

 

Narh Defteri

Ramazan gelince hepimizin şikayet ettiği “yine markete, pazara zam geldi” haberleri o zamanlar uygulanamıyormuş. Ramazan başlamadan 1-2 gün önce devlet narh defterinde gıda ve eşyalar için üst sınır fiyatları belirliyormuş. Böylelikle halkın fiyatların inip çıkmasından etkilenmesi engelleniyormuş.

İşin ilginç yanı Narh uygulaması kulağımıza ne kadar sempatik gelse de o günler tartışma konusuymuş. Kimi din adamları Narh’ ın caiz olduğunu savunurken kimileri ise “karaborsaya teşvik” olduğundan caiz olmadığını savunuyormuş.

Narh defterini düzenleyen “Narh Müessesi” ise sadece Ramazan ayında değil, gerekli olduğu zamanlarda piyasa fiyatlarına müdahale edebiliyormuş. Örneğin sefer zamanı gibi olağan üstü hallerde ordunun ihtiyacı olan malları karşılamak için de narh verilme zorunluluğu doğabiliyormuş.

 

Sadaka Taşı

Yardım etmenin ve yardım almanın adabına dair defalarca denk geldiğimiz kaynaklar yine karşımızda. Yardımlaşmaya önem verildiği zamanlarmış. Yardımlaşmanın bir yöntemi de “Sadaka Taşı”.

Genellikle 2 metre boylarında, silindir şeklindeki bu taşlar şehirlere, kasabalara, cami, çeşme yanı gibi yaya trafiğinin yoğun olduğu bölgelere konulurmuş. Bu taşlar sayesinde ne yardım eden ne de yardımı alan bilinmezmiş. Sadaka verebilenlerin gündüzden bu taşa koydukları sadakaları, ihtiyaç sahipleri gece gelir alırmış.

Sadaka taşı geleneğinin Selçuklulara dayandığı söyleniyor. Osmanlı Devleti zamanında ise üzerine daha çok düşülmüş.Bugün görmek isterseniz İstanbul’ un Üsküdar ilçesinde İmrahor Camii önündeki sadaka taşını inceleyebilirsiniz.

 

Osmanlı Kıraathanesi

İşkur, toplantı odası, kütüphane dediğimizde aklınıza gelenleri Osmanlı Devleti zamanında kıraathanelerin karşıladığını biliyor muydunuz? O zamanlar kahvehaneler bugün gözümüzün önüne geldiği gibi değilmiş.

Okuma yazma oranı düşük olduğundan, kitap ve gazete okuma alışkanlığı pek yaygın değilmiş. Kıraathanedeki kütüphaneden birisi kitap okur, diğerleri de dinlermiş. Gene günün gazetesi burada okunur, halkın haberdar olması sağlanırmış. İlmi ve edebi sohbetler yapılır, şiirler okunurmuş.

İş aramak bugünkünden daha kolaymış sanırım. Hamallar, seyisler gibi her meslek grubuna ve sınıfına mahsus bu kıraathanelerde insanlar iş bulmak için beklerlermiş. Kıraathane sorumlusu kişi ise bir meslek erbabı geldiğinde bu gençleri seçer ve onlara kefil olurmuş.

Mahallenin imamı da günün büyük bir kısmını kıraathanede geçirirmiş. Hem arandığında kolay bulunabilmesi için hem de sohbetlere katılıp bildiğini aktarabilmesi için.

Sözün kısası Osmanlı Devleti zamanında kıraathane kültürü bugünkünden farklı olarak sosyal kulüp misyonunu üstlenmiş.

 

Osmanlı geleneklerini tek yazıda bitirmenin imkansız gibi. Başka bir yazıda devam edeceğiz.

Son Güncelleme: 06/03/2019 Yazan: Bayrak Müzayede


Henüz Yorum Yapılmamış !
Yorum yapabilmek için giriş lütfen giriş yapınız. Üye Girişi
Başarıyla Sepete eklendi !